Köy Enstitüleri'nin Kurucuları ve Katkıları

Bu bölüm, Köy Enstitüleri'nin kuruluşunda ve gelişiminde kilit rol oynayan önemli şahsiyetlerin biyografilerini ve projeye olan katkılarını detaylandırmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanıdır. Eğitimin ulusal kalkınma için kritik önemini kavramış ve çağdaş medeniyet düzeyine ulaşmak için cinsiyet veya sosyoekonomik statü farkı gözetmeksizin tüm vatandaşlara erişilebilir kapsamlı bir eğitim sistemini savunmuştur. Kurtuluş Savaşı sonrasında vatandaşların sadece %3-4'ünün okuma yazması varken, halkın %80'i köylerde yaşıyordu. Atatürk, bu durumu çözmek amacıyla Köy Enstitüleri'nin kuruluş yasalarının çıkarılmasına öncülük etmiştir. İlk olarak, askerliğini çavuş olarak yapmış okuryazar erlerden köy öğretmeni yetiştirilip köylerine gönderilmesi projesini önermiş ve bu proje uygulanmıştır. Yaygın eğitim ve kırsal kalkınma için felsefi zemin hazırlamış, yasal düzenlemelerin öncüsü olmuştur.

Saffet Arıkan

Saffet Arıkan, Köy Enstitüleri'nin temellerini atan "Köy Eğitmeni" projesini 1936 yılında Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde başlatmıştır. Bu pilot proje, kırsal kesim ile kentliler arasındaki eğitim dengesizliğini gidermeyi ve köy halkına pratik bilgiler sunmayı amaçlıyordu. Proje kapsamında, askerliğini onbaşı veya çavuş olarak tamamlamış okuryazar genç erkekler seçilerek Ziraat Bakanlığı işbirliğiyle Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliği'nde modern tarım teknikleri konusunda eğitiliyor ve ardından köylere "geçici öğretmen" olarak gönderiliyordu.

Hasan Âli Yücel

Hasan Âli Yücel, 17 Aralık 1897'de İstanbul'da doğmuştur. İlk eğitimine dört yaşında Laleli'deki Yolgeçen Mektebi'nde başlamış, ardından Taş Mektep'e geçmiş ve dokuz yaşında Mekteb-i Osmanî'ye gönderilmiştir. Vefa İdadisi'ni başarıyla tamamladıktan sonra 1918'de Hukuk Fakültesi'ne kaydolmuş, ancak daha sonra Edebiyat Fakültesi'nin Felsefe Şubesi'ne geçerek Darülmuallimin-i Âliye'den (Yüksek Öğretmen Okulu) 1921 yılında üstün başarıyla mezun olmuştur.

1923-1927 yılları arasında edebiyat öğretmenliği yapmış, bu dönemde "Felsefe Elifbası," "Sûri ve Tatbikî Mantık" gibi önemli eğitim ve edebiyat eserlerini yayımlamıştır. 1927'de Milli Eğitim Bakanlığı genel müfettişi olarak atanmış, yazı ve dil konularıyla yoğun bir şekilde ilgilenmiştir. 1928'de Tevfik Fikret'in şiir kitabını Latin harfleriyle yayımlaması, Harf Devrimi'nden sonra Türkiye'de Latin harfleriyle basılan ilk kitaplardan biri olmuştur. 1930'da Paris'e gönderilerek eğitim teşkilatlarını incelemiş ve aynı yıl Mustafa Kemal Atatürk'ün ülke çapındaki denetleme gezisinde kendisine danışmanlık yapmıştır. 1932'de Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin Etimoloji Kolu başkanlığına getirilmiş ve Goethe üzerine yaptığı çalışmayla Goethe madalyasıyla ödüllendirilmiştir. 1932 sonunda Ankara'daki Gazi Terbiye Enstitüsü'ne müdür olarak atanmış, 1933 sonunda ise Maarif Vekaleti Orta Tedrisat Umum Müdürlüğü'ne getirilmiştir. 1 Mart 1935 tarihinde CHP İzmir Milletvekili olarak Meclis'e girmiştir.

Bakanlık rolü ve Köy Enstitüleri'ne katkıları

28 Aralık 1938'de Milli Eğitim Bakanlığı'na atanmış ve bu görevi 5 Ağustos 1946'daki istifasına kadar sürdürmüştür. Köy Enstitüleri projesini bizzat yöneten Yücel, Kemalist ilkeler doğrultusunda ve İsmet İnönü'nün güçlü desteğiyle hümanist reformlarına başlamıştır. Yücel'in bakanlığı döneminde, eğitimin hemen her alanında eşi benzeri görülmemiş bir canlılık yaşanmıştır. 1939'da Birinci Maarif Şûrası'nı toplamış, kırsal kesim halk eğitimi bu programın önemli bir parçası olmuştur.

Yücel, Köy Enstitüleri'ni geleneksel "köy öğretmen okulu"ndan açıkça ayırmış, onları "yepyeni şeyler" olarak vurgulamıştır. "Enstitü" terimini seçmesi, kurumların pratik, bütünleşik yapısını vurgulamak içindi; ziraat sanatları, demircilik ve marangozluk gibi pratik faaliyetleri kapsayan bir kurum olarak sadece teorik öğretimden öteye geçtiklerini belirtmiştir. Enstitülerin toplumda kentten uzaklaşmış yeni bir sınıf yaratacağı, köylülerin ücretsiz çalıştırılarak sömürüleceği veya karma eğitimin ahlaki açıdan sakıncalı olduğu yönündeki suçlamaları şiddetle reddetmiştir. Yücel, bu tutarlı eğitim uygulamasıyla Türkiye'deki öğretmen açığının 15 yıl gibi kısa bir sürede kapatılabileceğini hedeflemiştir.

Hasan Âli Yücel'in "Eğitimde üretim" felsefesi, Köy Enstitüleri modelinin merkezinde yer almıştır. "Yaparak öğrenme" ilkesinin müfredatın tüm yönlerine entegre edilmesini sağlamıştır. Öğretmen adayları, genel kültür ve mesleki bilgileri edinirken, kendi tesislerini inşa ederek ve tarım çalışmaları yaparak pratik beceriler kazanmışlardır. Beş yıllık programın yarısı kültür derslerine, dörtte biri tarım dersleri ve çalışmalarına, dörtte biri ise sanat veya teknik derslere ve çalışmalara ayrılmıştır.

İsmail Hakkı Tonguç

İsmail Hakkı Tonguç, 1893 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nun Atmaca köyünde (günümüz Bulgaristan'ında Sokol) doğmuştur. İlk ve ortaokul eğitimini sırasıyla köyünde ve Silistre'de tamamlamıştır. 1914'te İstanbul'a giderek Kastamonu Muallim Mektebi'ne, ardından 1916'da İstanbul Muallim Mektebi'ne geçmiştir.

Mezuniyetinin ardından 1918'de Almanya'ya, Ettlingen'deki öğretmen eğitim okuluna gönderilmiştir. 1919'da Türkiye'ye dönmüş, ancak 1921'de Almanya'daki eğitimini tamamlamış ve 1925'te mesleki eğitim kurumlarında araştırma yapmak üzere tekrar Almanya'ya gitmiştir. Almanya'daki pedagojik yöntemlere, özellikle "iş başında eğitim"e maruz kalması, uzmanlığını önemli ölçüde şekillendirmiştir.

Tonguç, kariyerine 1919'da Eskişehir, 1922'de Konya ve 1924'te Ankara'daki öğretmen okullarında öğretmen olarak başlamıştır. 1926'da Milli Eğitim Bakanlığı'nda öğretmenler için eğitmen olarak ilk resmi görevini almış ve uygulamalı eğitime vurgu yapmıştır. Köy Enstitüleri'nin temel sloganını geliştirmiştir: "İş için, İş içinde, İşle Eğitim".

"Köy Eğitmeni" projesindeki ve enstitülerin kuruluşundaki rolü

3 Ağustos 1935'te İlköğretim Genel Müdür Vekili olarak atanmış, bu görev Hasan Âli Yücel'in bakanlığı döneminde 1938'de kalıcı hale getirilmiştir. Bu rol, Köy Enstitüleri'ni kurmasına olanak sağlaması açısından belirleyici olmuştur. Bakan Saffet Arıkan'a Köy Enstitüleri'nin temel ilkelerini özetleyen bir rapor sunmuştur. Temmuz 1936'da, Eskişehir Mahmudiye'de Köy Enstitüleri'nin öncüsü sayılan ilk "Eğitmen Kursu"nun açılmasına öncülük etmiştir. Onun yönetimi altında, bu ilk projenin başarısı, 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme uygulamasının yaygınlaşmasına yol açmıştır.

17 Nisan 1940'ta Köy Enstitüleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesinin ardından Tonguç, yeni kurulan enstitülerin kuruluşu ve günlük işleyişinde derinlemesine yer almıştır. Temel vizyonu, köyler için liderler yetiştirmekti; sadece öğretmenlik yapmakla kalmayıp, bu köylerde yaşayacak ve onların gelişmiş topluluklara dönüşümüne aktif olarak katkıda bulunacak bireyler. "Yaparak öğrenme" yaklaşımının Köy Enstitüleri müfredatının ayrılmaz bir parçası olmasını sağlamıştır. Bu, öğrencilerin okullarının inşasına, tarımsal üretime, hayvancılığa ve çeşitli zanaatları öğrenmeye doğrudan katılmaları anlamına geliyordu.

Tonguç, Eylül 1946'da Talim Terbiye Kurulu üyeliğine atanana kadar görevinde kalmıştır. 1954'te kendi isteğiyle emekli olmuştur.

Emekliliğinden sonra, Johann Heinrich Pestalozzi'nin de aralarında bulunduğu eğitim fikirlerini incelemeye devam etmiş ve eğitim üzerine kitaplar yayımlamıştır. 24 Haziran 1960'ta vefat etmiş, Köy Enstitüleri'nin "mimarı" olarak derin bir miras bırakmıştır.

İsmet İnönü

İsmet İnönü, Köy Enstitüleri'nin resmi olarak kurulduğu ve Anadolu'ya hızla yayıldığı dönemde Türkiye Cumhurbaşkanı olarak görev yapmıştır. Köy Enstitüleri'nin kilit destekçilerinden biri olmuştur. Büyük Millet Meclisi'ndeki güçlü eleştirilere rağmen Hasan Âli Yücel'in projeyi hayata geçirmesinde "büyük ağırlığı" etkili olmuştur. İnönü, Edirne'den Kars'a kadar ülkenin dört bir yanındaki Köy Enstitüleri'ni sık sık ziyaret ederek projenin stratejik önemine verdiği değeri kişisel olarak göstermiştir.

Başlangıç desteği ve değişen siyasi iklim

Köy Enstitüleri'nin kuruluşu, İnönü'nün sarsılmaz desteği sayesinde önemli bir ivme kazanmış ve Anadolu'ya hızla yayılmıştır. Enstitüler, çoğu köydeki eğitim kurumları eksikliğine ve kırsal nüfusu eğitmek için köylerine dönecek öğretmenleri yetiştirme ihtiyacına hayati bir çözüm olarak görülmüştür. İnönü'nün projeye verdiği destek, II. Dünya Savaşı boyunca devam etmiş, ülkenin kalkınması için büyük bir katalizör potansiyeli taşıdığını kabul etmiştir.

Ancak, İnönü'nün Köy Enstitüleri'ne verdiği destek, II. Dünya Savaşı'nın sona ermesi ve 1945'te çok partili siyasi sisteme geçişle birlikte azalmaya başlamıştır. Bu yeni siyasi manzara, önemli baskılar ve güç dengelerinde bir kayma getirmiştir. İnönü'nün kendisi de, enstitüler konusunda partisi ve meclis grubu içinde "gücünü" kaybettiğini itiraf etmiştir. 1946'da Köy Enstitüleri'nin tasfiyesine başlama kararı, kısmen Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yaklaşan seçimlerde oy kaybetme endişesinden kaynaklanmıştır.

Köy Enstitüleri'nin geleceği üzerindeki etkisi

İnönü'nün tutumundaki bu değişimle birlikte, Hasan Âli Yücel Ağustos 1946'da istifa etmiştir. Reşat Şemsettin Sirer, yeni Milli Eğitim Bakanı olarak atanmış ve görevi Köy Enstitüleri'ni özgün ruhundan uzaklaştırmak olarak belirlenmiştir. Sirer'in bakanlığı döneminde (1946-1948), enstitüler sistematik olarak zayıflatılmıştır: yöneticileri ve öğretmenleri değiştirilmiş, yaklaşık 2000 öğrenci okuldan uzaklaştırılmış ve velilerine tazminat davaları açılmıştır. Ayrıca, 1947'de çıkarılan iki yasa, köy enstitüsü öğretmenlerinin kurumlarıyla ilişkisini kesmiş, ellerindeki araç ve gereçler alınmıştır. Gazetelerde, "Köy Enstitüsü öğretmenlerinin komünistlik yüzünden tutuklandığı" haberleri planlı bir şekilde yayımlanmaya başlamıştır. "Yüksek Köy Enstitüleri" ise 1947 yılında kapatılmıştır.

Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara gelmesiyle, Köy Enstitüleri zaten önemli ölçüde zayıflamış durumdaydı. Nihai kapatma, 27 Ocak 1954'te, Demokrat Parti'nin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri döneminde çıkarılan 6234 sayılı Kanun ile gerçekleşmiş, kurumlar tamamen klasik öğretmen okullarına dönüştürülmüştür.

Köy Enstitüleri, Türkiye'nin eğitim ve kalkınma tarihinde derin izler bırakmış, sadece öğretmenler değil, aynı zamanda toplumsal değişimin ve aydınlanmanın öncüleri olan çok yönlü bireyler yetiştirmiştir. Bu biyografiler, projenin arkasındaki vizyoner liderliği ve mezunlarının Türk toplumuna ve kültürüne yaptıkları paha biçilmez katkıları gözler önüne sermektedir.